Mansur, Hicaz göçü sonrası Abbasi ailesinin evinde 714 tarihinde dünyaya geldi. 14. yüzyılda "Ravd el-Kurtas" adli bir Faslı tarafından yazılmış bir tarihnameye göre annesi Salama adlı Berberi asıllı bir kadın köle idi.
Mansur Emevilere karşı yapılan savaşlarda isim yaptı. Son Emevi halifesi II. Mervani sonuna kadar destekleyen Emevi generali İbni Hubaira'nın kalesini pekiştirdiği Vasit şehrinin Abbasi ordusu tarafından kuşatılması sırasında onemli rol oynadı. İbni Hubeyra'nın Abbasiler tarafından ödül ve af vaadleri ile kandırılan kendi adamları tarafından öldürülmesinde büyük katkısı olmuştu.
764'de ilk Abbasi halifesi olan kardeşi Ebu'l Abbas Seffah'ın ölümden sonra Abbasi halifesi oldu ve 775'de ölümüne kadar halifelik yaptı.
754-762 döneminde Dhu el-Hiccah'dan devleti idare ettmiştir. 763'de Bagdat'ta (Medinet-as-Selam) adli bir saray ve saray bölgesi inşaa ettirdi. Bundan sonra Abbasi halifelerinin başkenti olduğu dönemlerde Bağdat'ta baş yerleşkeleri oldu.
Mansur kandökücü (Seffah) lakabıyla tanınan kardeşi Ebu'I Abbas Seffah'ın öIümünden sonra yönetimde sıkıntılar yaşadı. 754'de Kuzeni "Abdullah bin Ali"'ye karsi galip gelerek onun halife olma ugraslarina son verdi. Bu ugraslarinda Horasan valisi olan Ebu Müslim Horasani halife Cafer Mansur'a devamli destek sagladi.
755'de Ebu Müslim Horasani öIdürülmesine onayak oldugu iddia edilmektedir. [Ebu Müslim Horasani|Ebu Müslim]] , 749-750 doneminde 3. Fitne yani İslam İç Savaşı'nda Emevilere karşı Abbasi güçlerine liderlik etmiş, sadık bir kişiydi. Mansur'un sadik olarak emrinde olsa da İran ve Maveraünnehir'in şüphesiz gerçek tek hakimiydi. Ebu Müslim suikasti imparatorluğun bir iktidar mücadelesi engel olmak için yapılmış gibi görünüyordu.
Seffah'in vasiyetine göre halefi olması gereken İsa bin Musa bin Muhammed bin Ali yerine Mehdi'yi atadı ve onun için halktan güven istedi ve elde etti.
Çok cimri olduğu ve kardeşi gibi kan döktüğü iddia edilir . Bu yüzden Davaniki lakabı ile de bilinir.
Şii imamlarından olan İmam Cafer-i Sadık onun döneminde birkaç kez hapse atılmıştır ve sonra zehirlenerek öldürülmüştür. Bir çok Şii de onun döneminde öldürüldüğü için Şiiler tarafından sevilmez. Öldürdüklerinin kafalarından müze yaptırdığı iddia edilir.
Bazı kaynaklara göre ise fıkıh ilmi kurucularından Ebu Hanife'nin, Mansur tarafından hapse atıldığı ve işkence gördüğü bildirilir. İmam Malik, kuzeni olduğu halde onun tarafından kırbaçlatıldığı da rivayet edilir.
Obur olduğundan ve çok yediği için öldüğünden bahsedilir.
Döneminde, İslam Edebiyatı çok gelişmiştir. Abbasiler İran halkı üzerinde Emeviler kadar baskıcı olmamıştır. Her ne kadar Emevi halifesi Hişam bin Abdülmelik, Fars pratiklerini benimsemiş olsa da Mansur döneminden önce Fars edebiyatına İslam dünyasında gerçek anlamıyla değer verilmemişti. Mansur'un Fars milliyetçiliği üzerindeki sansürü gevşetmesi Farsi akademisyenler arasında 'Shu'ubiya'nın ortaya çıkmasını sağladı. Shu'ubiya Araplar'dan daha üstün bir noktada olan Farsça sanat ve kültürü ile inançların ifade edildiği edebi bir akımdı ve bu hareket sekizinci yüzyılda Arap-Fars diyaloglarının ortaya çıkmasını hızlandırdı.
Fars dönüşümünün en önemli faydası Arap olmayan birçok milletin müslümanlığı kabul etmesi oldu. Emeviler müslüman olmayanlardan cizye vergisi topluyordu, ama bu müslüman sayısını artırmıyordu. Buna karşın Abbasiler döneminde bu sayı arttı ve El Mansur döneminde ülkedeki nüfusun 8%'i müslüman iken bu oran Mansur döneminin sonuna kadar 15%'e çıktı. Mansur, ayrıca Bağdat'da Hikmetler Evi'ni yaptırdı.
Mansur 7 Ekim 775 yılında Mekke yolunda hacca giderken vefat etti. Emeviler mezarını bulamasın diye yol boyunca yüzlerce mezar arasında bir yere defnedildi. Yerine oğlu El Mehdi geçti.
Güneşin ilk saatleri
Paçamda taze çamur lekeleri,
Yollardayım okulumun,
Gizlenerek saldıran köpeklerden.
Yoğun bir iş gününün ardından koltukta yığılmış bir şekilde akşam yemeği sonrası, TV kumandası elime alıyorum. Çayımı yudumlarken, birkaç haber kanalını dolaşıyorum… Birden, İzmir'den gelen bir haber dikkatimi çekiyor: Elektrik sobasından çıkan yangında 5 çocuk hayatını kaybetmiş.
Devamı..Son zamanlarda medyada yer alan çarpıcı bir haber, toplumsal vicdanı derinden yaraladı. Ülkemizde meydana gelen trajik bir olayda, 9 bebeğin ölümüyle sonuçlanan bir durumun ardındaki çetenin, devletin savcısını tehdit ettiği görüntüler ortaya çıktı. Bu durum, yalnızca bireysel bir cinayet veya sağlık skandalı değil, aynı zamanda organize suçların devlet otoritesine karşı geldiği bir dönemin yansıması olarak dikkat çekiyor.
Devamı..